Turlara katılmak bize hiçbir zaman sıcak gelmedi. Zamanında tur
rehberliği de yaptığımızdan, turların nasıl işlediğini iyi biliyoruz. Biz, bulunduğumuz yerin içimize işleme kısmını sevdik hep. “Oralı” olmayı sevdik.
Yürüyerek gezmeyi; mümkünse her köşeyi keşfetmeyi; saat sınırı ve bizi bekleyen bir program
olmadan manzaranın tadını çıkartmayı sevdik. Gittiğimiz her şehrin göbeğinde
kalmanın, şehrin dışında kalmaktan ne kadar farklı olduğunu hep bildik ve hep
ona göre yerler seçtik.
“Peki ama tüm bunları yapabilmek, çok pahalı olmaz mı? Turlar ucuza
geliyor” cümlelerini duyar gibiyim; zira eş-dost-akraba hep bu cümleleri kurdu
bize. Ben de sırlarımı bir bir anlattım onlara. Bir çok seyahat blogger yazarının ve okuyucusunun bildiği gibi bu işin sırrı
öncelikle erken rezervasyon yapmak, promosyonları takip etmek ve yorumları çok iyi
okumak.
Yaptığımız gezilerin fotoğraflarını sosyal medya hesaplarımıza yüklerken
doğdu Celipe. Her sefer “Şurdayız, burdayız” yazmak yerine “Celipe şurada”
yazıverdi elim :) Sonra o
Celipe, 2015 Mart’ta daha Montenegro’yu görmeden (bu hikaye bambaşka bir dersin
konusu) Montenegro’ya yerleşmeye karar verdi ve macera başladı...
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder