Şahane bir yaz sezonu geçirdik. Celipe'nin misafirlerinin yanı sıra, Türkiye'de birçok firma tarafından satışa sunulan Montenegro turlarının 10 tanesine rehberlik yaptım. Rehberlik yapmayı çok seviyorum çünkü hayatım boyunca belki de hiç karşılaşamayacağım insanlarla tanışıyor, buraları birlikte keşfediyoruz. Herkes renk renk... Her misafirden yeni şeyler öğrendiğim gibi, onlardan gelen her soru bana yeni yollar açıyor.
Bazıları bizi yazılarımızdan, bazıları katıldığımız radyo programından, kimileri de kısa bir süre önce yayınlanan Kedici belgeselinden tanıyıp; yüz yüze görüşmeye geliyor. Gelirken de bize, yaşadıkları şehirlere özgü, Türkiye'de yaşarken hiç tatmadığımız ya da hasını hiç yemediğimiz yiyecekler getiriyorlar. Kayseri'den mantı ve pastırma (Celil vejetaryen ama ben bayılarak yedim tabii ki!), Datça'dan acı-tatlı biber reçeli ve bademli incir, Bursa'dan pekmez, Eskişehir'den Osmanlı helvası ve keçiboynuzu pekmezi, Malatya'dan kayısı, Adana'dan bulgur, Gaziantep'ten fıstık ve baklava... Daha neler neler... Özetle tam gurbetçiyiz :)
Bazı misafirlerimizle bağımız hiç kopmuyor. Bir önceki sene gelen misafirlerimiz, bizi görmek ve ülkenin farklı yerlerini keşfetmek için yeniden geliyor. Ülkemizin her yerinden şahane insanları ağırlamak bizler için gerçekten çok keyifli!
Türkiye dışından da çokça konuğumuz oldu bu sene. Brezilya, Ukrayna, Fransa, Birleşik Arap Emirlikleri, Kanada, Amerika...
Bizimle olmayı seçen, üstüne bize değer verip hediyeler getiren herkese çok çok teşekkür ederiz.
2016 yaz sezonu 30 Eylül'de bitmişti ve biz sonrasında çok sakin bir sonbahar ve kış sezonu geçirmiştik. Bu sene hiç öyle olmadı. Yaz sezonu biter bitmez, yazın gelemeyen ancak ülkeyi keşfetmek isteyen misafirlerimiz gelmeye başladı. Kimi Montenegro'ya yerleşmek istiyor, kimi yatırım amaçlı ev almak istiyor ve internetteki bilgi kirliliği sebebiyle neye inanacaklarına emin olamıyorlar. Haklılar; zira nedense kimse tam olarak yasaları açıklamıyor, satmayı hedefledikleri evlerin imarına iskanına bakmıyor; belgeler yerel dilde olduğundan belli ücretlere anlaştıkları kişilerle, Türkiye'de görmeye alıştığımız dümenleri burda da çevirmeye devam ediyorlar. Buraları araştırırken bize ulaşan insanlara, danışmanlık ve emlak hizmetleri de sunuyoruz son iki senedir. Dolayısıyla sonbahar ve kış sezonumuz da buraya yerleşmeye ya da buraya yatırım yapmaya karar veren misafirlerimizle geçiyor...
...Derkeeeen çok sevdiğimiz evimizin üstüne 2 kat daha çıkmaya karar veren apartman sakinleri, sonunda belediyeden izni koparıyorlar ve anlaştıkları firma çok yüksek teknolojiyle (!) çalıştığından bizim eve yağmur yağdırmayı başarıyorlar. Biz İstanbul'dayken de evimizin aktığı oldu ama yağmur kısmını ilk kez deneyimledik. Hayat bizi ne zaman bir yerden kovmak istese, su kullanır. Ülkeden bile su kullanarak kovdu zira :) Bu sefer de çok sevdiğimiz evimiz bizi resmen dışarı attı. Daha önce de bahsetmiştim; ülkenin ana geçim kaynağı turizm ve tüm ev sahipleri evlerini yazın gecelik ya da sezonluk kiralıyorlar. Kimse uzun dönem evini kiralamayı sevmiyor, istemiyor ya da çılgınca paralar istiyor. Eşyalarımızı valizlere doldurduk, evin kuru kalan 3-5 noktasında uyumaya çalıştık 1 hafta kadar. Başladık ev aramaya. İşimiz emlak da olsa kiralık ev bulmak bizi yine de zorladı. Sağolsun herkes seferber oldu ve biz yeni yuvamızı bulduk.
Yuvayı bulduk bulmasına ama taşınmak hiç de kolay olmadı. Eski evimizle yeni evimiz arası yürüyerek 5 dakika ve arabamızı iki ev için de aynı yere parkediyoruz. Dolayısıyla eşyalarımızı arabaya yükledik gibi bir durum olamadı. Kıyafetlerimiz, kitaplarımız, mutfak eşyalarımız, çiçeklerimiz, ayakkabılarımız derken 100-150 tur yaparak 10 günde ancak taşındık bilek gücüyle. Arkadaşlarımız da yardım ettiler sağolsunlar. Her gün çalışıp bir de üstüne taşınınca, bedenler isyan etti ve ikimiz de çoook hasta olduk. Geçen hafta sesim beni terketti! Şu an halen tam iyileşmiş sayılmayız zira halen yatıp dinlenecek vaktimiz olmadı. Daha da olacak gibi görünmüyor çünküüü yılbaşı turlarımızla ev alan misafirlerimizin oturum başvuruları birleşmiş durumda. Binlerce şükürler olsun diyorum elbette bu yoğunluğa! Hareket berekettir ve benim gibi hiperaktif bir canlı başka türlü varolamaz :) Geçen hafta sesim tamamen beni terkettiğinde bile çalışmayı bırakmayıp, misafirlerimizle yazarak anlaştım :)) Siz düşünün işte :D
Özetle zaman geçiyor, biz yarın yeniden oturum ve çalışma izinlerimizi yenilemek için başvuruyoruz. Bir maceraya mı atılıyoruz, nasıl olacak, neler olacak derken iyice buralı olduk :) 2015 Aralık'ta Tivat'ta yaşayan tek Türk çift bizken, şu an sayısını bilmediğimiz kadar Türk doldu buralar da...
İyisiyle...ve her yerde olduğu gibi kötüsüyle...
En yakın zamanda, yeni maceralarımızla görüşmek üzere!