Uzun ve yağmurlu
bir kışın son demlerinden bildiriyoruz;
yoğun geçen, koşturmacalı, bazen güneşli bazen gri ama diğerlerinden
farklı bir kış. En son günler süren yılbaşı eğlencelerinden bahsetmiştik. O
günden bu güne bir sevgililer günü, bir kışa veda karnavalı bir de bizim de organizasyonunda
yer aldığımız 8 Mart eğlenceleri oldu ki
bunların hepsi aslında başka yazıların
konuları. Özetle bolca etkinlik var buralarda ama gelip görmeniz gerek, biz ne
kadar anlatsak da görmeden anlaşılamıyor.
İşin doğrusu kış
aylarında Türkiye’den pek turist gelmiyor buralara. Daha doğrusu kış turizmi
için gelmiyor. Oysa ki ülkenin kuzeyi inanılmaz doğal güzelliklere ve karlı
dağlara ev sahipliği yapıyor. Doğu Alp Dağ Sırası buradan geçiyor bildiğiniz
gibi, ülkenin adı bile Karadağ, gerisini siz düşünün artık. Ama bizim turistimiz deniz seviyor, hiç
eğitim sistemiyle alakası olmasa bile okullar kapanınca tatile çıkıyor ve
kalabalık turlara çıkanlar ne yaptıysa ya da ne yaptığını anlattıysa onu
yapmayı tercih ediyor.
Ama bizim hala bunu
değiştirmek için umudumuz var; bu sonbahar sizleri ülkenin kuzeyine götürmeyi
planlıyoruz. Dünyanın 2. en derin
kanyonuna, Avrupa’da kalan son yağmur ormanına, 3 Ulusal Park’a, doğa yürüyüşlerine, hiking parkurlarına,
bisiklet yollarına, gerçek Balkan mutfağına... Kısaca doğaya ve huzura. Yani
kesinlikle turistik değil. Beraber yollar yürümek, gece yıldızların altında
sohbet etmek, çocuklar gibi iplere tırmanıp bisiklete binmek için. Zipline ile
kanyonu geçmek, en yüksek gözlem noktasına tırmanmak, rafting yapmak ve tabii ki salıncak kurup sallanmak için.
Acele etmeden, telefonlardan kafamızı kaldırarak, yardımlaşarak ve yaşadığımız
anı paylaşarak.
Biz planlar
yapmaya başladık, en uygun tarihleri saptamaya çalışıyoruz. (En uygun uçak
bileti, konaklama ve ulaşım masrafları v.s.) Siz de takviminize bir not düşün
şimdiden. Sonra vay ben bilmiyordum, vay
benim haberim yoktu demeyin. Önerilerinizi de yazın lütfen; mümkün olursa programa
katalım, gerçekleştirmeye çalışalım.
Örneğin belki bir yoga hocası katılır aramıza, sabahları göl kenarında
yoga yaparız ya da bir dans hocası buluruz dansa merak sararız. (Kuzeyde bir
tango okulu bulmuştuk geçen ziyaretimizde, belki bu sefer onlarla da
buluşuruz). Biz çok heyecanlıyız
şimdiden, umarım teklifimiz karşılığını bulur. Biz gidiyoruz Edi'yle Büdü olarak
zaman zaman, ama bazı şeyler gerçekten biraz kalabalıkla güzel oluyor, öyle
kuru kalabalık değil tabii ki, bunu tercih etmiş bir kalabalıkla. Her
yaşanmışlık kendine bir şahit arıyor bu hayatta...
Bugünlerde yoğunuz demiştik başlangıçta, biraz da onu anlatalım: Burada yeni bir hayat kurmak için gelenler var. Kimisi ev alıp yaşamaya başlıyor, hayat yaşanarak öğrenir ekolünden. Kimisi biraz daha temkinli, bir iki yıllık bir programın ilk adımlarını atıyor. Kimisi yalnızca bir acil durum seçeneği olarak planlar yapıyor. Kimi ise yalnızca yatırımcı, herkes buraya geldiğine göre bir bildikleri vardır diyenlerden.
Ev almak yerine
şirket kurmayı tercih edenler de var tabii ki, özellikle daha genç olanlar.
Akıllarında bazı iş fikirleri ya da hayalleriye. Bazı sektörlerde yoğun
tecrübesi olanlar var aralarında. Bazısı yaptığı işle gelmek istiyor, kimisi
her şeyden bıkmış, hazır hayatı değiştiriyorken arada işi de değiştireyim
diyenler var. Ooo ben burada herşeyi
yaparım öz güveninde olan da var, dil bilmiyorum, çocuklarım var, zor olmaz mı
tedirginliğinde olan da.
Yani biz burada
tekrar tekrar yeni hayatlar kuruyoruz. İnsanlarla tanışıyoruz, hikayelerini
dinliyoruz, geldikleri yerleri, onları ordan kaçıran sebepleri anlamaya
çalışıyoruz. İçinde bulundukları durumlarla empati kurmaya çalışıyoruz. Sonuçta
kimse durup dururken düzenini bozup yeni bir hayat kurmaya çalışmaz. Biz de çok
yakın zamanda benzer yollardan geçtik ve bu süreçte yanımızda olanlar ve
olmayan oldu, bunun ne kadar önemli bir ayrım olduğunu yaşayarak öğrendik.
İnsanları
kandırmanın her türlüsü kötü ama yeni bir hayat kurmaya çalışan insanları
kandırmanın, daha başlangıçtan onların umutlarını kırmanın affedilemez olduğunu
düşünüyoruz. Biz hala kendimizi tüm kötülüklerden ve kötülüğe kızıp kötüye
benzemekten korumaya çalışıyoruz. Sizi de elimizden geldiğince korumaya
çalışıyoruz haliyle. Olası sorunları ön görmeye çalışıyoruz, bazen kendi
aramızda şeytanın avukatlığını yaparak tartışıyoruz, haddinden fazla iyi
önerilere şüpheleniyor, fazla cazip tekliflerden uzak durmaya çalışıyoruz. Yani
doğup büyüdüğümüz coğrafyadan bize miras kalan tedirginliği, iyi amaçlar uğruna
kullanmaya çalışıyoruz. Bazen sizi sizden bile korumamız gerekebiliyor. Bazen
fazla cesur olanların aklına bir soru düşürmeyi, bazen de fazla tedirgin olanların ihtiyacı olan
motivasyonu sağlamayı kendimize bir borç biliyoruz.
Aslında
danışmanlıktan anladığımız ne varsa onu yapmaya çalışıyoruz. Sizi anlamaya ve
bu ülkeye adapte olmanızı sağlamaya çalışıyoruz. Başka türlüsü kahinliğe girer
zaten. Hatta en eski kahinlik merkezi olan Delphi tapınağının girişinde de “Kendini
bil” yazar. Özetle cevap dengeyi sağlamak ve kendini bilmekte!
Sizlere yardımcı
olmaya çalışıyoruz, buraları keşfetmenizde, yeni hayatlar kurmanızda,
yatırımlar yapmanızda v.s. Ama
geleneksel anlamda profesyonel bir işletme olmadık hiçbir zaman ve olmayacağız
da. Yani parasını vermeyi ya da vermemeyi öneren herkes ile iş yapmıyoruz. Kendimizce bazı kriterleri tutmaya
çalışıyoruz. Bunu hem kendimiz hem de bize güvenen herkes adına yapmayı zorunlu
buluyoruz. Gerçekten hayatını
değiştirmeye çalışan ve bizden yardım talep eden insanlarla iş yapmayı daha
doğru buluyoruz. Sonuçta onlarla bir yolculuğa çıkıyor ve onlarla beraber
herşeyi yeniden gözden geçiriyoruz.
Bizlerin de vakti
ve konsantrasyonu sınırsız değil haliyle; bu sebeple bazı koşullar koyuyoruz.
Örneğin bir ön görüşme ücreti talep ediyoruz (50 Euro). Evet bizim de yaşamak
için para kazanmamız gerekiyor ama takdir edersiniz ki sizlerden bu 50 euroları
toplayarak hayatta kalmıyoruz. Asıl amaç, gerçekten birşeyler yapmak
isteyenlere daha çok vakit ayırabilmek
ve şimdiden çok faydasını gördük diyebiliriz. En azından siz geçen yıl
ne kadar kazandınız gibi sorularla daha az muhatabız diyebiliriz. Kaçak-göçek iş
yapmak isteyenlerle çalışmıyoruz örneğin. Orada gibi göstermeleri, varmış gibi
kaydetmeleri yapmıyoruz. Bir de kaçtığımız insan prototipiyle görüşmüyoruz; cinsiyetçi,
ırkçı, ataerkil, şiddete meyilli v.s. siz anladınız nasıl insanlardan
bahsettiğimizi.
Burada durumlar
böyle işte. Biraz ciddi, biraz eğlenceli. Bazen karamsar bazen pırıl pırıl
güneşli. Bazen o kadar güzel şeyler oluyor ki burada, anlamak için yaşamanız
gerekli. Örneğin 8 Martta çocukların annelerine verdikleri hediyeleri ya da
kışa veda karnavalındaki yaşlı teyzelerin ağaç kostümü giymiş hallerini görmeniz
gerekli. Başka bir hayat için buraya
gelen bizlerin buradan öğrendiği çok şey var, hayatımıza katılan çok şey...
Ama beraber mutlu olmak istiyorsak bizim de bu resme bir şeyler katmamız
gerekli.
Son bir ricam var
sizlerden, eğer ki varsa aranızda buraya göçmeye niyetli:
Var olan
meziyetlerinizle buraya gelin. Hayal kurun ve hayallerinizle gelin. Yalnızca
kazanmak ve harcamaktan ibaret bir hayat için değil, üreten ve güzelleştiren
bir hayat için gelin. Tek başınıza bir şeyler yapmaya çalıştığınız değil, hep
beraber birbirimizi güçlendirdiğimiz planlarla gelin. Ordan neler alabilirim ya
da neleri satabilirim ile değil, oraya neler verebilirim ve neler
kazandırabilirim ile gelin.
Kendinizi
sınırlandırmayın, otosansürlere, genel geçer doğrulara bağlı kalmayın. Bir kültür merkezi kuralım buraya beraber, bir
dans okulu kuralım, bir tiyatromuz olsun birbirimize kendi dillerimizi
öğrettiğimiz. Müziklerimizi tanıyalım karşılıklı. Çok dilli bir kütüphane
kuralım beraberce.
Mutfağımızı
paylaşalım, el becerilerimizi.
Toprağı işleyelim,
ortak yaşama deneyimleri geliştirelim; ama öyle turiste göstermelik sahte
organik yaşam alanları değil, en gerçeğinden .
Teknisyenler
gelsin, marangozlar, tesisatçılar, tamirciler. Ortak bir platform oluşturalım.
Hem burada birbirlerine destek olup hem de yerel halkla usta çırak ilişkisine
girip kaynaşabilsinler.
Doktorlarımız
gelsin tabii ki. Bu halkı, tedavi olmak için, diğer ülkelere gitmekten kurtarsın.
Eğitimciler
gelsin, ama kendini frenleyip bakkal dükkanı açmak için değil J. Belki bir uluslararası bir okulun
temelini atmak için.
Sporcular gelsin,
antrenörler ya da sadece spor heveslileri.
Bloğu takip edenler bilir, bir spor
kulübü kurma çalışmalarım devam ediyor ağır aksak da olsa. Az kişiyle ve bunu
deneyen ilk insanlar olunca biraz yavaş oluyor haliyle.
Shakespeare ve Brecht ile ilgili bir takım projelerim var ufaktan başladığım, İpek'in çocuk gelişimiyle ve dansla ilgili projeleri var bir de, olur da ilgisini çeken varsa bekleriz.
Özetle güzelleştirmekten
yana kim varsa; tüm güzelliğiyle, saklanmadan, sınırlanmadan gelsin.
Hadi bir el atın da
kaldıralım beraberce.
Güzel
haberlerinizle beraber, görüşmek üzere.