Bir Bayi Turu Hikayesi

2017 yaz turları tüm hızıyla başladı. Bayramda gelen 2 şahane grubun ardından, 25 erkekten oluşan bir bayi grubuna rehberlik yaptım. Bayi turu deyince, birçoğunuzun aklına neler geldiğinin farkındayım. Benim de aklımdan geçmedi değil onları görene dek... Hatta Türkiye'deki acenta, 25 erkeğe kadın rehber nasıl eşlik eder korkusu yaşadı ama ben vazgeçmedim gruba rehberlik etmekten. İyki de geçmemişim. Hayatımda bu kadar eğlendiğim grup azdır.



Turu gerçekleştiren Denge Mühendislik; bayileri için her şeyi eksiksiz düşünmüş. Şirket logosu renklerinde özel çantaları, topları, frizbileri, bayrakları, şapkaları, havluları dikkat çekiciydi. Hatta bana neden yok, rehber neden düşünülmedi diye bıdı bıdı konuştum. Tur lideri Hüseyin Bey, Montenegro üzerine o kadar detaylı çalışmış ve o kadar özel bir program çıkarmıştı ki; kendisini defalarca tebrik ettim, şimdi de ediyorum.



Her biri Türkiye'nin farklı köşelerinden gelmiş; politik görüşleri, dini inançları, hayata bakışları birbirinden oldukça ayrı 25 erkek... Ne bir saygısızlık, ne bir atışma, ne bir gerginlik, ne de bir kavga... Sadece keyif almaya gelmiş, her aktiviteye canı gönülden katılan 25 birbirinden şahane insanla kahkahaların havada uçuştuğu 4 gün... Onları ve bu organizasyonu yapanları, şirket sahibi Gürkan Bey'i ne kadar tebrik etsem az. "Bayi Gezisi" kavramının içini bu güzelliklerle doldurdukları için, benim bu tip gezilere bakışımı değiştirdikleri için çok mutluyum.

Neler Yaptık?

İlk gün, havaalanı karşılaması sonrası Skadar Gölü kenarında öğle yemekleri vardı. Ben ülkeyi anlattım, Celil'le başımızdan geçenleri, birlikte neler yapacağımızı; onlar da sorularını sordular. Onlar da ilk başta tedirgindiler eminim ama yemekte o tedirginlik son buldu. Otele yerleşimin ardından, Budva'ya yürüdük ve onları denize doymaları için Mogren Beach'te bıraktım. Kaldıkları otel kendilerinde bir miktar hayal kırıklığı yarattı. Her zaman belirttiğim gibi, bu ülke birçok açıdan geri. Otel temiz, yeri çok güzel ancak lüks namına hiçbir şey barındırmıyordu. "Gezeceğiz yahu, oteli napacaksınız? Festival zamanı çadır kuracak yer bile yokken otel bulmuşsunuz, idare edin" dedim. Sağolsunlar aynen öyle yaptılar.


İkinci gün Kotor Körfez turumuz vardı. Kotor'u gezdik. Alışverişler yapıldı, dondurmalar yenildi. Tekneyle Perast'a geçildi. Perast'ta yenen öğle yemeğinin ardından elbette yüzmeye gidildi. Tekrar tekneye binildi Tivat'a gitmek üzere. İşte ne olduysa orda oldu. Bizim oyun havalarını açtılar. Başladılar oynamaya. Buralı kaptan da katıldı oyunlarına. Ona "Tavukları Pişirmişem" le oynamayı öğrettiler. Bir neşe, bir eğlence ki sormayın. Kaptanı 2 senedir hiç bu kadar eğlenirken görmedim :)

Tivat'ta yenen akşam yemeğine eşim Celil'i de davet ettiler. Damat sevildi :) Gece Budva'da gezme planları yaparlarken sabah 6:00'da kuzeye gitmek için yola çıkacaklarını öğrenince vazgeçtiler. Uyku daha tatlı geldi.









Üçüncü gün, Tara Kanyon'da rafting yapmak üzere kuzeye doğru yola çıktık. 3.5 saatlik yolculuğun ardından alınan köy kahvaltısı herkesin enerjisini yerine getirdi. Çoğu hayatında ilk kez rafting yapacak bu grup, giyecekleri özel kıyafetleri görünce yine başladı ardı gelmeyen espriler :) 





Grubun neşesi Yusuf Bey'in "İpek Hanım, sizi tebrik ediyorum, bana bu yaştan sonra tayt giydirdiniz", "Benim göbeğime göre can yeleği bulunamadı", "İki şişman aynı tekneye binmesin valla batarız" vs. cümleleri ve esas o kostümlü hali herkesi kahkahaya boğdu. Hep beraber atom karıncaya dönüşmüş halde jiplere bindik ve rafting yapacağımız yere doğru yola çıktık. Elbette bir toplu fotoğrafın ardından 4 bota ayrıldık. Başladı tatlı bir rekabet. Sen geçtin, ben geçtimlerden sonra yorgunluk kendini gösterince, herkes suyun akışına bıraktı botları. 




Mola yerindeki şelale ayrı bir boyut kattı tura. Dondurucu soğuk suyun altına giren bastı çığlığı! Şekilden şekile girmiş suratların bulunduğu fotoğraflar, daha sonranın espri konusu oldu. Dönüşte araba yıkama hortumuyla Yunus Bey'i yıkarlarken, mekanın sorumluları şok geçirip kahkahalara boğuldu. Yenen tandır, yorgunluğu unutturdu. Yine 3.5 saat süren dönüşün ardından, ertesi gün görüşmek üzere ayrılırken; Hüseyin Bey bana kendileri için hazırlatmış oldukları çanta ve şapkayı hediye etti. Şansıma onların havlusuyla aynı marka ve renkte havlum da vardı. Ertesi gün tam ekipten biri gibi olacaktım :)





Dördüncü gün, fiyordlarda yüzme turu vardı. Çantamla artık grubun bir parçasıydım. Önce Mavi Mağara'ya gittik. Tam ordan ayrılacaktık ki, Serkan Bey'in gözlüğü suyun dibini boyladı. 12 metre derinliğe dalma denemeleri sonucu başarısız olunca, kaptana söyledik. O da kendi dalacağını söyledi. 2 gün önce göbek atmayı öğrenen, hafif dobilik kaptanımızdan pek de umutlu değildik ne yalan söyleyeyim. Ancak yaptığı dalış, hepimizi şoka soktu. Meğer 30 metre serbest dalışçıymış. Yine alkış, kıyamet :D Kaptan, kesinlikle gözbebeğimiz oldu.

Yemekler yedik, yüzmelere doyduk; havaalanı kenarında yüzerken, inen ve kalkan uçaklarla huzur bulduk ve pek tabii ki karaya yanaşmadan bir Ankara havasıyla coştuk. Yollanan videodan gördüğüm kadarıyla, ben de az çıldırmamışım :D Zaten kapı gıcırtısına oynayan ben, Ankara havasıyla kendimi bulmuşum :)) Videoda benle ilgili yapılan yorumları da duydum elbet :) Bir önceki turdaki rehberleri, onların bu tip müzik çalmak vs. gibi isteklerini yerine getirmemiş; hep bahane bulmuş. "Bu rehber, bize ayak uydurmayı bırak; daha çok eğlenelim diye birçok şeyi kendi yapıyor. Gruba çok iyi adapte oldu." diyorlar. Sağolun, varolun. Bu tamamen sizin sayenizde oldu. Kendimi bir an bile rahatsız hissetmedim yanınızda. Hiçbirinizin ne bir kötü sözünü, ne bir bakışını gördüm. 
Tekne turunun ardından; onları 20 dakikalık market alışverişine yollayıp, kendim eve koştum. 11 dakikalık jet duş-kıyafet-makyaj hazırlığı sonrası kendimi markete attım. Otele doğru yola çıktık. Otobüs yolculuğu boyunca yine fıkralar, anekdotlar... Otele varınca aynı hızda hazırlanmayı onlardan da beklediğimi söyledim. Son gecelerinde çok şık olmalarını, defile yolundan gideceğimizi belirttim. Bu arada beni kendi mesaj gruplarına eklediler. Öce çanta, sonra grup derken istediğim daimi rehberlik işi için emin adımlarla ilerliyordum :D Hazırlıkları bitince yola çıktık. Yürüyüş de yemek de çok keyifliydi. Trakyalı Muammer Bey'in konuşmalarıyla kendimi Ata Demirer filminde gibi hissettim :D Muammer Bey tam bir şovmen! Şivesiyle anlattıkları birleşince, gülmeden durmak imkansız. 

Beşinci günün sabahında, saat 6:15'te yolcu ettim onları. Denge Mühendislik'te daimi rehber olarak iş istediğimi defalarca belirttim Gürkan Bey'e :) O da bana, benim gibi azimli bir insanın istediği her şeye ulaşabileceğini söyledi. Bu, işe alındım mı demek oluyor emin değilim :)))

Özetle şahane bir ekip geçti Montenegro'dan. İşlerine ve birbirlerine değer veren; kendilerine ve çevrelerine saygılı, eğlenmeyi bilen, Türkiye'de böyle bayi turu yapanlar da var dedirten güzel insanlar... Sizlerle tanıştığıma minnettarım. Teşekkürler Denge Mühendislik!  


Not: Videoları yüklemek, Celipe'nin tekniği Celil'in işi :) İlk fırsatta yükleyecek ve buradan link vereceğiz.