Brüksel’e tekrar
gelişimizin sebebi: TOUR DE FRANCE
Yıllar önce Eurosport
spikerleri Caner Eler, Sarper Günsal ve Berkem Ceylan dinleyerek edinilen
bisiklet yarışı sevgisi.
Fransa Bisiklet Turu’nun
ilk 2 etabının Belçika'da yapılıyor olması.
Bizim o tarihlerde
yakınlarda oluşumuz...
Tabii ki tüm bunların bileşkesiyle
çılgın bir yarış hafta sonu.
Tabii ki yarışı hiç riske
atmamak ve bir şehre de haksızlık yapmamak gerektiğini düşündüğümüzden bir gün
erken geldik Brüksel'e.
Baştan sona bir göçmen
şehri olmuş. Yanlış anlaşılmasın, mesele göçmen olmakta değil. İsteyen dünyanın
istediği köşesinde yaşayabilmeli tabii ki. Hatta sınırları kaldırıversek, sorun
toptan çözülüverse. Asıl sorun, göçtüğün yerde ayrıkotu gibi yaşamaya ısrar
etmekte. Kaynaşmamakta, etkilememekte ve etkilenmemekte. Yapış yapış bir faydacılık
ideolojisini sahiplenmekte. İşine gelince muhafazakar görünüp, işine gelince sözde
özgürlükler talep etmekte. Hem sosyal yapıya adapte olmayayım, hem işsizlik ve
çocuk yardımı alayım diyen zihniyette. Hem şovenistçe canım memleketim, canım
iktidarım propagandası yapıp, çocuklarını Belçika vatandaşı olarak
kaydettirmekte hiçbir beis görmemekte.
Belçika için diğer
şehirlerden farklı olan durum ise şu; bu zihniyeti, oraya göçmüş bulunan birçok
halkın taşıması. Uyum içerisinde, geliştirici bir kozmopolit olmaktan uzak;
eklektik ve yıkmak üzerine kurulmuş uluslararası bir koalisyon gibi.
Neyse bu kadar karamsarlık
yeter. İlk günün güzel tarafları; şehri köşe bucak dolduran bisiklet
sevdalıları ve tabii ki Belçika Biraları!!! Renk renk, çeşit çeşit, türlü
türlü, anlatmakla bitmez, içmekle tükenmez J Aslında en
akıllıca olanı, dört yıllık bir üniversiteye kayıt yaptıracaksın, sonra a
harfinden başlayacaksın. J
Ertesi gün yarış günü: (Birkaç paragraf bisiklet meraklıları için, meraksızlar son paragrafa
geçebilir.) İlk etap sprint etabı. Şehir içinde başlayıp şehir içinde bitiyor.
Start Place Royale’de. Tahminimizce bir
milyon kişi filan var. Seyirci başlangıcı için yol kenarında güzel bir yer
kapıyoruz. Chris Froome, maalesef bu yarışta yok, biraz boynumuz bükük. Acil
şifalar diliyoruz. Ama bisiklet sporu, zevk almak için illa ki taraf tutmanın
gerekmediğini öğretti bize. İnanılmaz bir ruh hali, anlayabilmek için bile emek
vermek gerek. Kazanmak, kaybetmek, fedakarlık, destek, çalışma, şans… Hiç
kazanmayacağını bilerek denemek, kimse anlam veremese de kaçışa girmek,
kazanmayı beceremesen de güzel kaybedebilmeyi öğrenmek.
Tabii ki önümüzden
geçiveriyorlar 15sn’de. Tüm bekleyiş bunun için mi? Evet, tam da bunun için ve
hayır, zamanla kazanılan çok çok daha fazlası için.
Gün içinde vakit geçirip
akşam üzeri finiş yerine koşuyoruz. Finiş Parc Royal’de. En az start kadar
kalabalık. Her yerde müzik çalıyor, hazırlıklı gelenler içeceklerini içiyor,
hediye dağıtan tur araçları geçiyor. Sonra yarış geliyor, önce sprinterlar,
sonra peloton. (Mike TEUNISSEN kazanıyor.)
Diğer gün takım zamana
karşı.
Yol biskletinin Tron’a en fazla yaklaştığı nokta. İzlemek için bu sefer Woluwe-Saint-Pierre’i
seçiyoruz. Hem sıcak bir günde beklemek için ideal kocaman bir park var, diğer
sebep ise bisiklet efsanesi Eddy Merckx’in büyüdüğü yer olması.
Bu sefer 5dk’da
bir, takım takım geçiyorlar. Tüm güne yayılan bir etkinlik gibi. Ömürde bir kere
parçası olmak güzel. Televizyondan anlatıcı dostlarımızla turu paylaşmak, tabii
ki bambaşka keyifli. ( TEAM JUMBO - VISMA kazanıyor).
Belçika'ya dair son birkaç söz etmek gerekirse;
tuhaf bir yer vesselam. Yıllar boyu gevşek tutulan göçmen politikaları, buna karşı yükselen milliyetçilik dalgası, göstermelik adaptasyon-asimilasyon politikaları, zerre değişmemekte kararlı mülteciler, doğu kurnazlığının batı iki yüzlülüğü ile 25 rountluk dev mücadelesi.
Sonuç, herkesin kaybettiği bir savaş. Estetiğin yok olması. Sosyal devlet idealinin çöküşü. Sartrevari bir cehennem.
Ama bir taraftan rahibi bile bira yapıyor, öyle kaçak rakı gibi de değil üstelik, dünya klasmanında.
Her şeye rağmen, her dakikası güzeldi. Her şeye rağmen, çok önemli bir sebep olmazsa bir daha gitmeyiz zannımızca :) .
Bir sonraki yazımız yeniden Fransa'da;
Celipe'nin Lille maceralarında görüşmek üzere..
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder